ÖDÜLLÜ YAZAR CEMİL KAVUKÇU İLE BİREBİR
Tarih : 2014.11.20  09:19:55
Yazarlık serüvenini birçok ödülle taçlandıran Öykü Yazarı Cemil Kavukçu, yazarlığın, tek başına çıkılan ancak varış noktası olmayan uzun bir yolculuk olduğunu söyledi.

Ödüllü Öykü Yazarı Cemil Kavukçu, edebiyat, yazarlık ve hayat üçgeninde dünyaya  bakış açısını Edremit Körfezi’ndeki  yazlık evinde bizlerle paylaştı.

 Cemil Kavukçu kimdir? Biraz kendinizi tanıtır mısınız?

 1951 İnegöl doğumluyum. 1976 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik Mühendisliği bölümünü bitirdim. Emekli olduktan sonra zamanımın çoğunu edebiyata ayırdım. Ankara’da yaşıyorum, evliyim, bir oğlum var.

  Bugüne kadar kaç kitabınız yayınlandı? Aldığınız ödüller nelerdir?

 14 öykü kitabım, 3 roman, 1 deneme ve 6 tane çocuk kitabı olmak üzere toplam 24 kitabım basıldı. Ödüllerden söz edersek ilk ödülüm Yaşar Nabi Nayır  (Patika) 1987 yılında ilk öykü ödülünü aldım. Daha sonra 1996 yılında Sait Faik öykü armağanını aldım. (Uzak noktalara doğru)  Angelacoma'nın Duvarları isimli otobiyografik çalışmam Sedat Simavi yılına layık görüldü. En son Erdal öz edebiyat ödülünü aldım.

  EDEBİYATLA İLK OLARAK NASIL TANIŞTINIZ?

Bir okur olarak başladım. Her yaşın bir okuma serüveni var. Çocukken çocuk kitapları, çizgi romanlar, ardından romanlar ve öyküler okumaya başladım. Yazarlık, tek başınıza çıktığınız bir yolculuk. İlk başladığınızda en yakın arkadaşınıza bile göstermeye çekiniyorsunuz. Sonra paylaşıyorsunuz arkadaşlarınızla. Ardından hiç tanımadığınız insanların okuyacağını düşünmek ve onu istemek. Serüvenim dergilerle başladı. İlk öykülerimi 1981 yılında dergilere göndermeye başladım, bazen girilmediği ve hiçbir cevap almadığım zamanlar oldu.  Öykülerimi yayınlatmak ve kitap çıkartmak gibi zorluklarla karşılaştım. Can yayınlarında kitaplarımın çıkmaya başlaması, Sait Faik ödülünü almam edebiyat dünyası ile gerçek anlamda tanışmamı sağladı.

 Ödüller pekiştirdi mi?

Bu ödüller, sizin belli bir süzgeçten geçtiğinizi gösteriyor ve okuyucuda güven duygusu oluşturuyor.

 ÖYKÜLERİNİZDE TEMA OLARAK NEYİ İŞLİYORSUNUZ?

Daha çok yetişip büyüdüğüm  kasaba ortamını ve oradaki insan ilişkilerini anlatıyorum. Bir de küçük yerlerde o ortamın dışında kalmış, içine çekilmiş insanlar vardır. Onlar hep ilgimi çekmiştir.  Onların dünyasına girmeye çalıştım. Öykülerimde bu dünyaları iyi yansıttığım ve aynı zamanda sinematografik dediğimiz, okuyanların gözünde film seyrediyormuş gibi canlandıran unsurlar olduğu söylendi. Çünkü ben sinemayı çok seviyorum. Sinemayla öykülerimi buluşturmaya çalıştım. Yazdıklarımın sinemaya uyarlanması gibi bir kaygım yoktu. Ancak sinemada izlediğim ve beni etkileyen sahneler sözcüklerle nasıl kurulur, bunu nasıl yaratırım diye bir düşüncem vardı. Oradan hareketle, kendimce bir yol çizdim.

İLK ÖYKÜNÜZÜN ADI?

Pazar Güneşi’ydi. İlk kitabımın adını da Pazar güneşi olarak koydum.

 İLK KİTABINIZ KAÇ DEFA BASILDI?

İlk yazdığım kitabımın çok baskısı olmadı. Daha sonra yazdıklarımın baskısı oldu.

Sonuçta çok satan yazar olamadım. Zaten bu konuda iki seçeneğiniz oluyor. Biri, edebiyat yolunda kendi inandığını yazıp edebiyata değer verenler, diğerleri de tribünlere oynamak dediğimiz okur neyi beğenir, ne yazarsam hoşuna gider tarzında içtenliksiz, popüler dediğimiz kesim var. Onlar çok satıyor, ayrı bir kulvar. Ben asla öyle bir şey düşünmedim ve kendi inandıklarımı yazdım.

 Bundan sonra yazarlığa devam mı?

Bence Yazarlık, varılış noktası belli olmayan bir yolculuk gibi. Yani bugün ben kafamda şöyle bir roman var diyemem ama hep yazdığımı söyleyebilirim. Şu anda yeni tamamladığım bir öykü kitabı, bu sonbaharda yayınlanacak. İsmi ‘Üstü Kalsın’.

 Yeni kitabınızın konusu nedir?

Benim öykülerimde hem gerçek yaşam, hem de fantastik unsurlar yer alıyor. Hayvanlar oldukça önemli, özellikle karga benim öykülerimde kılavuz gibi.

 Sizi etkileyen  yazar var mı?

Birçok yazar beni etkilemiştir. Öykü dediğimiz zaman bizim vazgeçilmez pirimiz Sait Faik, Orhan Kemal’dir. Çehov ve Hemingway benim vazgeçemediğim yazarlar.

 Öykülerinizde size en çok ilham veren şey nedir?

Aslında bu bir görüntüdür, sestir, geçmişi anımsatan herhangi bir şeydir. Yaşamın kendisidir. Beni etkileyen bir unsur olduğunda onun peşine takılıyorum. Hayalle gerçeğin iç içe geçtiği bir şey.

 Senaryo yazmayı düşünüyor musunuz?

Onu hiç düşünmedim ama bir senaryo çalışmasında yönetmenle birlikte çalıştık. Nuri Bilge Ceylan’ın Uzak filminin senaryosunu birlikte çalıştık. Ama ben kendi başıma bir senaryo üzerinde düşünmedim. Çünkü öykü daha ağır basıyor.

 Körfez bölgesinde kaç yıldır kalıyorsunuz?

19 yıldır Orjan’da kalıyorum. Körfezi çok seviyorum. Kuzey Ege ve Kazdağları başlı başına bir cennet.

 Genç yazarlara mesajınız nedir?

Çok kısa yoldan şöhret olmak ve kitap yayınlamak kolay değil, sabır isteyen bir iş. Öyle baktıklarında hayal kırıklığına uğruyorlar. Yetenek olsa bile küskünlük olabiliyor. Sakin olup, acele etmesinler. Nerede olduklarını  anlamaları için ehli kişilere ulaşmaları gerekiyor. Çünkü kendi başınıza ne yaptığınızı bilemiyorsunuz.  Öykü ve şiirde dergi veya gazetelerde okurla buluşmadıkça kitap olarak çıktığında edebiyat severin dikkatini çekmiyor.

 Hayatta yaptığınız en büyük çılgınlık?

Doğmak bir çılgınlık aslında. Çılgınlık diğerlerinden farklı bir şey yapmak değil. Hele bu koşulda ve bu dünyada yaşamak başlı başına çılgınlık.

 Böyle güzel bir söyleşi için bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.

Ben teşekkür ederim. 

399 kez okundu
Diðer Yerel Haberler Haberleri