Tm Yazarlar
Kulaksız başlar, Başsız gövdeler diyarı; İSLAM ALEMİ..

Sosyal Medya üzerinden, Beyrut'ta "Dünya İslam Âlimleri Birliği"nin Filistin direnişi ile ilgili olarak düzenlediği konferansı izliyordum.. Konuşan âlimlerin hemen hemen tamamı, içinde bulunduğumuz duruma dair, dini, tarihsel ve sosyolojik referanslara dayanarak etkili konuşmalar yapıyorlardı. Son derece derin analizler, retoriği yüksek nutuklar, insanı harekete geçirici etkisi tartışılmaz hitabelerdi. Arapçanın hitabet gücüne aşina olanlar, ne demek istediğimi bilirler. Ama istisnasız bütün konuşmacıların yüzlerindeki derin karamsarlığı fark etmemek de mümkün değildi. “Şimdi biz bu yol göstericiliği kime yapıyoruz? Hangi otorite bu ilmi prensipleri siyasal stratejilere dönüştürüp harekete geçecek?” der gibiydiler. Sözlerinin bir boşluğa çarpıp yine kendilerine döndüğünün farkında olmanın acısı yüzlerine vurmuştu. İslam âleminin tepesinde derin bir boşluk var diye düşündüm onlar konuşurken.

Aynı gün sokaktaki vatandaşlara soruyordu muhabir; Lübnan Cumhurbaşkanı kim? diye. Hâlihazırda Lübnan'da bir Cumhurbaşkanı yok, uzun bir zamandır seçilemiyor, demişlerdi. Gördüğünüz gibi Lübnan, İslam dünyasının bir prototipi.. İslam âleminin de en tepesinde kocaman bir boşluk var. Kanlı iç savaş, İsrail işgali, yanı başındaki Filistin'de yaşanan yürek yakan soykırıma en yakınında ama çaresizce tanık olmak gibi tecrübeleri yaşamış Müslüman, Hıristiyan Lübnan halkı, birlik için can atıyor. İslam'ın çeşitli mezheplerine mensup Lübnanlı âlimler, Hıristiyan âlimler birliğin öneminin farkında oldukları gibi halkı da bu yönde bilinçlendiriyorlar. Ama bu birliği temsil edecek en tepede bir boşluk var ve bir türlü doldurulamıyor. Bu yüzden âlimlerin yol gösterici likleri de karşılık bulmuyor.

"Sizden kim bir kötülüğü görürse ona eliyle müdahale etsin, buna gücü yetmiyorsa diliyle değiştirsin, bunu da yapamıyorsa kalbiyle buğzetsin..." hadisini düşündüm.. Buna göre bir kötülük karşısında halkın görevi, kalben nefret etmek, reddetmektir. Âlimlerin görevi ise, söylemleriyle, yazılarıyla kötülüğün ortadan kaldırılmasını istemektir. Yöneticilerin görevi ise, halkın kalben nefret ettiği, âlimlerin dilleriyle değiştirilmesini istedikleri kötülüğü, diploması ve askeri seçenekler gibi güç unsurlarını devreye sokarak ortadan kaldırmaktır. Ama gördüğünüz gibi, Gazze'de İsrail tarafından işlenen korkunç soykırım karşısında, özelde Lübnan'ın, genelde İslam âleminin en tepesindeki boşluk gibi, hadisin işaret ettiği denklemin bir ayağı eksik bulunuyor.

Vaktiyle Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu dergisinde; tek parti rejiminin halkın talepleri, değerleri karşısındaki duyarsızlığını, sağırlığını vurgulamak için "Başımıza kulak istiyoruz" başlığını kullanmıştı. İslam âleminin, İsrail'in Gazze'de işlediği soykırım karşısındaki çaresizliğini görünce, insanın, "Gövdemize Baş istiyoruz" diyesi geliyor..

"SAHİP OLMAK YA DA OLMAK"

"SAHİP OLMAK YA DA OLMAK"  

 Yıllar önce Kazdağları eteklerinde arkadaşlarla piknik yaptığımız bir hafta sonu, gözüme kendi doğal ortamlarında neş'e içinde açmış rengârenk Anemon Çiçekleri yani Dağ Lâleleri takıldı.

Jest olsun diye kalktım bir demet onlardan topladım ve kız arkadaşıma sundum.

O, bu jestime karşılık olarak kafasını bile  kaldırmadan, benimle göz teması kurmadan buruk ve donuk bir tebessümle teşekkür etti.

Beğenmedin mi? diye sorunca;

"Beğendim, hem de çok beğendim, hadi şimdi git onları kopardığın yere götür ve hepsini bir bir yerlerine tak" diye karşılık verdi.

Ne söylediğini, bana nasıl bir ders verdiğini çok iyi anlamıştım. Utancımdan yerin dibine girdim. 

Elimde topladığım Anemonlara öylece bakakaldım. Sonra fark ettim ki, Anemonların hepsi birden gözlerini bana dikmiş "Neden bizi kopardın, neden bize sahip olmak adına bizi öldürüyorsun, buna hakkın var mı?" diye benden hesap soruyorlardı.

Yan tarafta akan derenin yanına usulca gittim, onlardan sessizce özür diledim. Bir daha böyle salakça, alçakça, bencilce şeyler yapmayacağına, her canlının yaşam hakkına saygı duyacağıma dair söz verip, onları Kazdağları'nın buz gibi sularına büyük bir vicdan azabıyla bırakıverdim.

 

Sonraları Erich Fromm'un "Sahip Olmak ya da Olmak" kitabını okuduğumda, hemen yaşadığım bu üzücü olay aklıma geldi. Öz olarak hemen hemen aynı şeyleri anlatıyordu Erich Fromm.

Varoluş biçiminin erdemini bu kitapta çok iyi tanımlıyordu yazar.

O günden sonra yaşam şeklimi, düşünce biçimimi tekrar gözden geçirip, tüm canlılara ve doğaya karşı tutum ve davranışlarımda daha duyarlı olmaya çalıştım.

Kendi yaşamımda da şunu gördüm ki;

Bir şeye sahip olmaktan ziyade, o şeyin güzelliğine, varlığına sevinmek, ona değer vermek ve yaşatmak, herkesin eşit şekilde fayda görebilmesini sağlayabilmek, paylaşabilmek, evrensel değerlere, adalete, vicdana inanmak ve saygı duymak, o kişiyi daha çok "İnsan" yapıyor ve mutlu ediyor.

Sonuçta; insanların savaşlarla birbirlerini yok etmedikleri, gelecek kaygılarının olmadığı, ekonomik, kültürel ve sosyal olarak dünya nimetlerinin doğaya zarar vermeden eşitçe paylaşıldığı, her canlının yaşam hakkına saygı duyup, hiçbir canlının şiddete maruz kalmadan özgürce, kardeşçe, dostça, sevgi dolu bir "Dünya"da yaşaması, herkesin esas beklentisi olmalıdır diye düşünüyorum...

 

26 Nisan 2024 Cuma

İĞNEDEN İPLİĞE TASARRUF

Başlığı okuyunca ben güldüm… TDK’da tasarruf kelimesini aradım. Bulduğum tarif bizimkilere uymuyordu… İğneden ipliğe tanımı  sokak sözlüğünde sineğin yağını dahi kapsıyor… Sudan çıkmış balığa döndü diyen bizim kuşaktakiler  bile başlıktaki tanıma bir yere koyamadılar… Başlıktaki cümle 24 NİSAN 2024 Çarşamba günü Hürriyet gazetesinin manşetiydi. Okudum güldüm. Bu gazeteyi 4’e katlayıp dolabın en el değmez yerine kaldırdım. Zaman zaman çıkarıp okumak için… Alışmamış kıçta don durmaz derler. Babalarının  evinden getirmedikleri para olduğu için  harcama onlar için hastalık haline gelmiştir… 7 kere evlenen Seda SAYAN  evlenme programı sunar da, paranın nereden geldiğini bilmeyen nasıl tasarruftan söz eder? Eminönü’ndeki Mahmutpaşa pazarından basma elbise giyip Sümerbank mağazasından taksitle don giyen. Haydan gelen parayı bulunca markasını adını telaffuz edemediği marka urba giyenden tasarrufu nasıl beklerim?... Haliç’in bok kokusunu solumaktan yüzlerinin rengi kara sarı olanlar, bugün her hafta bir başka doğa parçasıyla buluşup, gerçek yüzüne kavuşan bu değişimi nasıl bırakabilir de tasarrufa dönüş yapar. Dümbüllü İsmail, İnek ŞABAN, ATA DEMİRER, CEM YILMAZ, Levent KIRCA bile beni bu kadar güldürmediler… Görmemişin oğlu olmuş ne yapmış?  24 Nisan 2024 TARİHİNİ BİR yerinize not edin benden çok güleceksiniz…

 Tasarruf ve israfı halka anlatmakla yükümlü olan DİYANET bile aynı kategoride savuruyor paracıklarımızı. Gerisini merak etme sen…

*************

MİTOMANİ

Bu hastalığın tıbbi adı  YALAN söyleme hastalığı… Yani yüzümüze baka baka yalan söyleyenlere kızmak değil acımak gerekir. Elinde olmadan yalan makinesi gibi üretgendirler… Göreve başlarken istenen savcılı iyi hal kağıdı gibi hastane raporu ihtiyacı belirdi…

*************

ŞİZOFRENİ

Mitomani gibi bir ruh hastalığı… Ruh hasatlığı isimleriyle HİTAP ederseniz  hakaret etmiş bir tavır takınılıyor. Sen  kansersin denince böyle bir durum olmuyor. Yahu ikisi de hastalık isimleri değil mi?

Daha önceki aylarda Şizofreni hastası dünyaca ünlü bilim insanı. Sanatçı isimlerinin  bir kaçını yazmıştım. Mesela:

Albert EİNSTEİN

L.VAN BEETHOVEN ( TAKINTI HASTASI)

L. WATİN (RESAM)

V.VAN GOGH

İ. NEWTON

TOLSTOY

E.HEMİNGWAY…Gibi ünlüler bu hastalıklarını gizlemeyip tam tersi olarak  konu ile ilgili söylemler de bulunmaktaydılar. Türkiye’de ister siyasetçi, ister sanat alemi, ister özel sektörde ruh hastası olanlar her nedense yakından uzaktan konu mankeni olmaktan kaçınıyorlar…

Hem kendilerine hem içinde bulundukları  oluşumlara zarara vermekteler.  Bugün söylediğini on dakika sonra inkar edenler yok mu aramızda? Özellikle siyaset arenasında bol miktarda mevcut olduğunu  hepimiz biliyoruz.

**************

 ÇAKILDAK

Anadolumuzda  olgunlaşmamış  meyveye denir. Mesleğinde olgunlaşmadan benden diyerek görev verilenlere de bu tanım yakışır… Mesleğinde ÇAKILDAK bürokrat ya da sözde siyasetçi enflasyonu varken başarı beklemek abesle iştigaldir. Gidi ÇAKILDAK SENİ

*************

KÜRŞAT SARAN

Hasan  Arslan döneminde ketenpeleye getirilerek açığa alınan Küşat Saran, Mehmet ERTAŞ tarafından Edremit Zabıta teşkilatının başına getirildi. Bu habere sevinenlerdenim. SARAN,  ülke genelinde her daim menfi gözle takip edilen bu hizmet birimini yine ülke genelinde parmakla gösterilecek teşkilat durumuna getireceğine inanıyorum. SARAN. Başkanlık makamından tam yetki almış olmalı ki bu büyük sorumluluğu üstlendi. Yolun açık olsun kardeşim.

************

DOLAR 3 TL’Yİ GEÇERSE!

Ömrü çok kısa olan ama bu kısa dönemde dünyalığını yapan YİĞİT BULUT orta yerde yok. Dolar 3 TL’yi geçerse yüzüme tükürün demişti ÇAKILDAK. Önüne gelen ekonomist olduğu için dolar bunlardan öcünü aldı. Almaya devam ediyor. AYY DOLAR 40’a göz kırpıyor.

**************

TAŞ VE TOPRAKTAN KORKMA SENDROMU

Taksim meydanı en güzel örneği. 1 mayıs kutlamaları için TAKSİM meydanı yine yasaklandı. Yahu taş ve toprak. İsmi üstünde MEYDAN AGORA yani Halk meydanı. Aynı etkinlik başka alanda yapılıyor ama içeriği aynı. Adama neyle gülerler. Taş ve toprak ve de TAKSİM AGORASI… Adaletsiz ülke mezbahadan farksızdır. ÇİN atasözü. Yakışır…

***************

EDREMİT BELEDİYESİ KENT KONSEYİ

Bekledim bakalım bu konuda kim elini taşı altına sokacak diye. Dün çıktı meydane yiğit bir yürek. Eski seçim Müdürü F..DİLARA KAYA Belediye başkanı ERTAŞ’tan olumlu  görüş alınca kolları sıvamış. Ekip kurma aşamasına ulaşmış… Ekip önemli kişisel unvan için değil Edremit’in güzelliklerine adanmış kişiler olmalı.

                                                     ***

DÜŞÜNCENİN BİTTİĞİ YER

‘BAHÇELİ ‘den anlamlı video’

By: SÖZCÜ ANA HABER

Bizden not: Ferdi Tayfur’dan fon müziği eşliğinde her an sürpriz yapabilirim demek mi istedi acaba?

*************

ÇÜŞ

AKP’nın eski ağır topları. Fünyeyi çekmek üzereler.

************

BÜYÜTEÇ

Edremit ve sahil kesiminin yollarının onarımı için Belediye yönetiminin boğazına çökmek haksızlık olur.

************

KULAĞINIZA KÜPE OLSUN

Dokunduğu yeri yeşerten parmaktır.

ATASÖZÜ

***********

ZEYTİNLİ ÇAY BOYU

Yaza 3 yılda devasa  çöplük hale getirilen devasa arazi sonunda üstü topraklarla örtüldü  etrafı çevrildi. Şimdi hemen dibindeki arazi aynı akıbete uğratılıyor. Buraya çöp, atık moloz

dökülmeye başlandı. Edremit’in kaderi mi?

*************

KİRA

Ülkeyi yöneten devasa yönetim  kira konusunu halledemedi. Piyasadaki pahalılığın baş sorumlusu devlet... LA CASA DE PAPEL  Kağıt ev ve dükkan mı yapsak acep?

**************

NAMAZ

S.ARABİSTAN’DA 6 VAKİT

YEMEN’DE  İKİ VAKİT

İRAN’DA ÜÇ VAKİT

TÜRKİYE’DE 5 VAKİT…

Meal de vakit belirtilmiyor…